23 Şubat 2014 Pazar

peşimde kalan



Melankoli  gölge gibi peşimde
Kesikli ayna
Yüzümü izlemekten yoruldu

Şehrin gecesi uzun
Işıkları zamanlı
Kanatları esir

Mor salkımlı yol
Kesikli ayna
Bir de ben

Nereye gideceğimizi bilmiyoruz
Issız geceden geçerken
Yorgun düşen at,
Güvercinler
Geceyi uğurladık ve düşündük

At nereye gideceğini çok iyi biliyordu
Güvercinler de

''Ne kadar uzağa giderlerse gitsinler gene yuvalarına geri dönerler. ...''

Sadece bir kaç resim
O günden kalan…


rengin özesmi

nefes kuşu



yazmak duvarları itmek

Yazmak Duvarları İtmek

Yarın sabah kapı açılmayacak.
Yazı sessiz sedasız duvardan süzülüp gidecek.
Kalemi affet o istemeden içeride seninle kalacak.

Ümit işkili terk etmeden yaz.

Duymadığın bir sesi, tutmadığın bir eli düşün.
Her şeyi bilmezden geldiğini; korkan harflerini sustuğunu düşün.

Kanama zamanı yaz.

Eşiğinde  ağır her şey.
İçerideki sessizlik, ormanın suskunluğuna,
Gecenin zehirli sessizliğine benziyor mu?
Sessizliğin sesiyle sessizliği yaz.

Kağıdı eskitmeden eskileri yaz.
İçindeki karalar odasında gölgesiz bekleyen sabahın elinden tut.
Dilindeki sitemler, yüreğindeki eziklerle geçmişten geçir sabahı.

Balıkçı kuşları, kerpiç evler,
Harran ovası, kelaynaklar, mektup, rüzgar,
Tehlikeli acıya açık oltacı çocuk bilmez.
Yarın sabah kapı açılmayacak. 
 


Yaz tutulmuş duvar yüksek
Hasret mahpusa yasak

Kalbin esiyorsa hala çılgınsın.
Ağaçların dallarını düşün, bütün taşlarını say yeryüzünün.
Parça parça kes cümleleri, yeniden yapıştır sözcükleri.
Çek tetiğini gülüşünün patlat kahkahayı

Naftalin kokusu duyduğunda;
Seni yeniden yaratan acılarından geçir kalemi.

Kendi hapishanelerinden kaçışını yaz.
Geceye karşı zayıf olduğun saatleri, zorunluluklar hapishanesini, aile hapishanesini
(içeriden nasıl görünüyor?) yaz.

O hep aynı akşam;
O hep aynı sabah
İçinde dönüp duran işkili, putlarını, maskelerini birer birer nasıl terk ettiğini anlat.

Çerçevesizleşebildin mi?
Yine yeniden hep yanıldığını anlat.
Çocuk gövden, kadın gövden, adam gövden daha ne kadar yaralanabilir anlat.
Nakil araçlarına da işkence aletleri koysunlar söyle.

Herkesi şaşırtan; seni hiç şaşırtmayan insanları anlat.
Kendi hikayesini hiç yazamayacak olan Seniha' nın hikayesini de yaz.

(Bedenen huzursuz adamlar geceleyin buçukta gölgeleriyle beraber geldiler.
Talan etmek için kendilerini ve talan etmek için Seniha' yı
Kayıp acıyı aradılar.
Seniha' nın avazları mezarlıkta çınladı.
Ara vermeden seri süratli avazladı.)
Ve seni ve beni Seniha
Kırıp dağıtan
Keçilerden yazmalardan
Geçirdiğin gençliğin…
( İşte bu kadar hayat sana Seniha.)
Kilitli çekmecede üşümez dilin.
Kızıl canlı kadınlar sokağından geçir kalemi.

Canını sıkan mistik bir gece.
Kendini fırlatmak, karıştırmak, yeniden toplamak ve etkilemek istediğin bir gece ya da-
iğneni bırakıp ölmek istediğin bir gece..
Pişman yollar uydurmuş olsun hayat sana.
Kırık dökük yarım kalmış hayatın Anadolu’ nun kayıp türkülerinde yakılmış olsun.

Akşam kompozisyonları geçerken usundan bir takım insanların;
Sen gecenin üstünde sabahı üşütürsün. Acıya refakat edemeyenleri anlat.

Taşın yakutun gecenin
Üstüne ince çizgi
Bir deli adamın gözleri
Asıldı ağaç dalına boynu
Şeffaf teninden düştü canı

Yaşam enerjisi içine sıkışmış insanı anlat. Pusuda şiiri bekle. Firavun karıncaları, marangoz karıncaları, çılgın karıncalar.( ''evlerinin önü sarı karınca'' )

Şişenin içinde su, suyun içinde şişe.
Şişenin içinde yorgunluk su.
Suyun içinde yorgunluk şişe.
Su Yorgunluk,
Yorgunluk insanın kendisi.
Suya düşen yaprağı taşıyan nehir.

Sözün gücünden (demir kapı)
Vazgeçmemek (yazı)
Üç (yazmamak yok)
Tozlanmak yok (yazı tozları üfler)
En (sonunda yine yaz)
Sevdiğin (yazı)
Okuduğun (yazı)
Tarifsiz (haz yazında)
Amansız (düş yazında)
Yol (yazıdan çıkar)
Yazı (yaz)

Yazı saydamdır. Seni de saydamlaştırabilir.

rengin özesmi


nefes kuşu




























Çingene 

kendine yeni bir sabah çiziyor çingene
evin gölgesi üşüyor

kimsenin bilmediği sebepten
elvedasız sözler birikmiş evde
çingenenin içi dar savrulmuş uykudan
ağlıyor sesini yavaşça çoğaltarak
görüntüleri derinleştirip ağlıyor

tenekeli mahallede güvercin çingene
en çok seni sever
en çok senin eline yakışır

hayal gibi esen rüzgarından
suyundan kuşundan kedisinden
dar yollarından koşarak mahallesinin
fotoğrafları çerçevesizleştirip
ağlıyor çingene

gülümse çingene
eski kırık dökük faytonunda
uyu çingene

oyna çingene
saçına çaput bağla
sür beyaz köpük
siyah yüzüne yakışsın 




rengin özesmi

nefes kuşu
Mor Gece

uykuma gece

dedemin masalındayım
caddelerden koşuyorum
gece beni yakalıyor--
işte şehir ve mor yol
duvarlar
kesikli ayna
bir de ben

beni düş' e
yoran gecenin sonunda
ne olacağını bilmezken--

(deniz tarafından ben çocuktum)

bir sevgi bilirdim
kimsenin değildim
(en iyiyi ve en kötüyü acaba gördüm mü?)

işte şehir
bu mor yol--
siyah üzüm gibi kararmış gözlerin
uykuma gece

uzak şehrin; uzun gecesi…

ayrıldık 


rengin özesmi

nefes kuşu
Yazıldığı halde okunmayan Harf 
eğer gözlerin,
kalbimi gördü ise, aşıktım

gerçeklik ve rüya bir arada
kaşlarını çattı rüya
seni unutmak hakkında

denizler ve yüksek dağlar hakkında
tereddütlü aralık bir zaman
bir şey söylemeyin

denizler ve yüksek dağlar var aramızda
umarsızım
saatler günler geçti
içimdeki küçük çocuk teselli bulmadı
seni unutmak hakkında
bir şey söylemeyin…

unutulmayan unutulmaz
sessiz suskun
içinden okuduğun harfler gibi
saklanır

rengin özesmi


nefes kuşu
Deprem 

dağın gözleri ağaçlara bakıyor
dağın saçları sarı 

sarı geçirgen ve geçici

heykel ağlıyor görmedin sen
deniz ağaçların ağaçlar evlerin üstüne çıkıyor

baykuşun gözleri şehre aşağıdan bakıyor
kimse kendi adına konuşmuyor

rahibeler tahta hanede tahta
evlerin önünde memeleriyle
ölüyorlar

kırmızı gözlüler geldiler
birbirlerine sarılarak göçtüler
deniz kıpkızıl tablo kanıyor


rengin özesmi

nefes kuşu
Mor 

kırılmış dal
yeşil kanıyor
yüzünün kafesinde -kırmızı düş

kıpkızıl yanıyor bir gözüm kıyamet
bir yüzüm mor

mor ezik sessiz içli
ne anlamak istedi ki

hayat zulada demleniyor
yalnızlık tanrısı masum hane/de
yalnızlığı yüzümüze yazıyor

insanım yanlışım imkansızım
çeçen kızıyım kış günü huzuruyum

kırmızı üstüne mor
mora haksızlık bu


rengin özesmi

nefes kuşu
Maske 

Sevişirdi -çocukluğundan açardı kadın
Eşyalar şehirler ve
Hiç bir nefes yetmezdi

Dağıtırdı günleri tarihsiz
Duvarlara konuşurdu ve
Karanlığa konuşurdu kadın

Yıldızlar büyürdü gözlerinde
Uzaklığı tekinsiz hüznü bezgin
Dönen yanı eksikti

Gündüzlerin birinde
Kadının gözleri düşü yordu
Maske kırıldı


rengin özesmi

nefes kuşu
Dalgın

dalgın zamanın üşümeyelim
aşkın da dalgın şaşırmış
ağaçta asılı bekleyiş

gökten suya düştü mermer bulut
çekmece açıcısı gelmiş üşüme

bekleyiş pembe göz aydın gecede
üşüme ben gelmeden önce
döngünün dönüşüne üşüme

aydın geceden dalgın
şimdi göz aydın zamanıdır

döngünün dalgın zamanı geçerse
ağaçlar suya düşecek
göz dalgalı deniz bulutlu söz bohçada
çekmecede gizlice ağlıyor dilin


rengin özesmi

nefes kuşu
Kum

kumlara karıştı su
kum suyu yuttu
(su yeterince az)
ancak kalbim çığlık çığlığa
ben KUM-muşum
konukseverliğiniz-den
bu gece hiç uyumadım
hatırlıyor musunuz
yıldızları saydım
bir tek yıldız gördüm sadece

hayatımızın geri kalanını
benimle geçirmeye hazır mısın
güvenilmez artık bana
tekin değilim
bizi ikna edebilir miyim
kalbim bir gün sakinleyecek mi
hep bu yüzden
vazgeçilen kadın, kim?

bir erkek aşık ayarı yapmalıyız sana
şimdi ben bir yıldız ile beraberim
iç içe geçmiş olmamız hakkında
böylece
kırmızı iz
büyük bir ay
gökyüzünde asılı bir yıldız
ve eski avlu
çiçeği kendinden geçmiş bitkiler…

rengin özesmi


nefes kuşu
 
 
 
Üşüme 

çocuk dedi üşümez düşüm

söyle şair
kilitli çekmecede üşür mü düşüm
bu naftalin kokusu yeşil şeker kutusu

söyle şair
borcum var mı kendime

(türkülerle dindiremedim
bir meczubun acısını
neye yarar)

konuş şair
çekmeceler sıkılsın patlasın hatta
sözcükler sallansın salıncakta


rengin özesmi

nefes kuşu
Annem İçin

ayak izleri on bir gece yürüdü
gökyüzünün altında bir yüz
hiçbir nehri geçerek
senin avluna ulaştı
ayakları ıslak çimlerde gezindi
kuş gibi
sevinçli.
sessiz nefesler verdi

yeşil içinde-beş kedi var anne
zümrüt yeşili saklıyor hala
iki şeffaf cam arasında
tutkular, renkler

(annecin yüzünü eline koyar- avuçların ısınır)
ıslak rüzgar ve yağmur
baharın kapısında
annecim kimse beni kızıl dillerde sevmedi
siz hep seveceksiniz-
- sizin ellerinizle bize hediye edilen sabahlar
iplik sevgi dikmiyor
güz nereye gitti
benim maskelerim
kahverengi saçlarınız sizin
kelebekler, gölgeler-hayaller
yüzüme gizlenmiş hüznünüz

annemin elleri
dokunuyor annem-
akşamları yanan ışıklar
başımda uyuyor, düş’ ler
annecim bir bakışın senin…

rengin özesmi

nefes kuşu

21 Şubat 2014 Cuma

Gençlik
 
pembe bir nostalji gençlik
her seferinde bir kalp ağrısı/
anne yokluğu

sevgiliyi görmek için çıldırış
rüyalar
gece üzüntüsü

acılar içinde yüzünü gösteren aşk
çiçekli kırlar / yeşillerin üstünde düşlenmek
kelebeğin kanadında kaybolmak

 
 rengin özesmi

nefes kuşu
Ayna
 
sessizlik günleri
mesela/kimsem yokmuş benim

kuyuda suyun aynasında-bir yüz görüyordum
kimindi bu yüz bilmiyordum
o gölgesiz gecede/ kuyuda
siyah suyun aynasında

siyah bulutlar geçerdi yüzümden
yorgun bitkin süresiz hüzünlü
beşincinin ikinci sahnesi!

hep zamansız yaşadım aslında
yangın saçlı kadınlar bile
ezildi buğday gibi iki taşın arasında

biraz daha ışık!

ikincinin beşinci sahnesi!
mesela-aynanın aslı yok- sır' la örtülü
kapanma günlerim-dağılıyordum 

zaman tarafından baştan kurgulandım

SİL BAŞTAN...

 
 rengin özesmi

nefes kuşu
Dans

kadının yüzü kapalı/adam siluet 
kadın içine çekiyor adamı
bir yolu uzun arayış
gündüzü,
geceyi karıştıran eylem

merhamet uygulayıcı gelsin

çan, boynuz,
davul eşliğinde ayin-dans
içi kapalı/kıyılmış kadın
vicdan uygulayıcı gelsin

sonlu zihin/saf farkındalık
hayalet bölge/savruk hep içimiz-

gecenin gizli suretleri
kıvamı bozuyor…


rengin özesmi

nefes kuşu 
İtaat 

su tanrı süresiz itaat istedi
git-
kavlimiz sözde

zifir siyah gece kuşların yuvasını sakladı
buzlu bakışlarında bir serseri saklandı
ateşe verdiler gökyüzünü
şimdiden öteye

hurufiler yüzlere baktılar
sebep sorulmadı

kırmızı kağıttan kuklalar
içimde döne döne yanıyorlardı

o günün gece ve gündüzünde
acı otun suyunu içtik
sadeliği müşkülmüş
vakitten acıya ayrıldık
delindi sabır

rengin özesmi


nefes kuşu
Durul Şiir

hafif yükler taşımaya alışık bir hayattan
kapalı parantezlerden kaçmak için
duvar dibine sinmiş bir çocuk eğdi başını
dikenli tellerin arasından geçti bir gün

sonra çocuk duygulara kapalı resimler çizdi
bir göz atlas perdelerin arasından
kızıl deryaya baktı
kesekağıdından kayıklar yüzdürdü

kanamalı bir günün sancılı sınırında
on beşinde dalgındı çocuk
on dokuzunda çılgın sağlıklı
otuzunda şiire tutuldu

güzel günlere uyanacak
kalmışsa bilinmeyen sonsuzluk
kalmışsa yanacak yürekler ardında
kalmışsa her şey şiire kalsın


rengin özesmi

nefes kuşu
Yalnızlığa öfke

Gövdemi kesen bıçak
Kalbime sessizce sığınmaya çalışan
Çocuk için
Rüzgar dağıt öfkemi

Yalnızlık ellerime girdi
Çığlık gibi

Gün yüzü görmemiş suçlar
Ekledik birbirimize
Rüzgar kurut öfkemi

Zeybek adımlarıyla, tutmadan
Değmeden kimseye,/ sarhoş

Sevincinde hep kahraman
Uykudayken sürgün
Kimsesiz nedensiz
Buz sen mutlu oldun mu?

Yalnızlık ellerime girdi
Zeybek adımlarıyla
Rüzgar savur yalnızlığı


rengin özesmi

nefes kuşu
Gururlu sarı

Bir kez dökmemiş ellerime
Sormadan-
Ne suçları
Ne eski geçmişi
Memleket meselelerini

En büyük çarpanın yüzüne baktın mı
Ovulmalı günler
Güvercin izlerine dikkat edilmeli
Bazı geceler yalnızlık göze gelirmiş
Geminin çığlık attığını hiç duydun mu

(Gölgeler geçidinde gururlu sarı
Yar içimi sardın mı)

Karamsar gündüzlerde, düzensizlikte
Gönül döken sonbaharda
Herkes herkesi kimsenin olmadığı yerde
Bekliyor

Dönüp bakmışım gözünün içine
Denizin ufukların yabanisi
Bulunduğun yere bahar gelirdi
Aramızda çiçekler açardı


rengin özesmi

nefes kuşu
Ben gidiyorum şiire doğru
 
balıkçı kuşları,
sarı sokak, kerpiç evler
mor tebessüm eteğim çorabım çocukluğum
düğün alayı turuncu tablo gelinler
tarlada tütün pamuk

gidiyorum şiire doğru

(ben gidiyorum şiire doğru)
tek başıma yalnızım
salıncakta bir kadın sallanıyor
ben değilim-
o yalnız bir kadın
ayakları suyun içinde
(ipekten aslını sökerdi)

üç bin göz ayı balığı iki kuş
deniz kıyısından yükselirlerdi
ben gidiyordum şiire doğru

güneşi çalan ağaç,
çiçekler gölün içinde
göl dalgasız-

ben şiirin yüzünden geçtim

 rengin özesmi

nefes kuşu
Ey Kadın-

Seçemedin kendini
Ve unutmak için yaşadın

O İstanbul şehri şahaneydi
Hızlı dinamik uyarıcı
Akıyordu zamana
Camın arkasında siluetin-
Unutulmak için yaşadın-
Gölge gibi yaşadın

Yaralanan gölgendi
Ağlayan yanan da sen

 
 rengin özesmi

nefes kuşu
Yorgun 

yollardan acılardan uzunduk
eksilerek yaşıyorduk
(annem kalbimi yanına almış
söylemiş miydim size)

seninle büyüyordu düşler
kırmızı güller
(babamın şiirinde Isparta gülleri)

gülüyor babamın gözleri
siyah beyaz bir fotoğrafta
tıpkı eskisi gibi hiçbir şey

sonunu bensiz yaşarsınız demişti annem
terden uykudan yorgundu babam

kırık dökük hüzünlü
pırıl geceden bedensiz geçiyor hayat

rengin özesmi

nefes kuşu
Ayrılık
 
Otların ateşinde-çocukluk günleri
Eteğinden düşemediğin
Anne sıcaklığı

Gülümsemen nehirlerin akışı
Çıplaklığın
Dikey burcunda bir kadın
Düşer erincinden

Ayrılık zulada yalana düşer

Soluk soluyuşlar
Bulut sesi yok
Dalga dokunuşu ayrılık
Ağıt kapısında gecenin

Yenilenlerin en sessizi
Yaşayanların en sakini

Kırılgan çerçevesiz ayrılık
Hoş geldin
 

rengin özesmi

nefes kuşu
Kıyamet

nehir otlar kamışlar
gecenin içinde
uygun adımlarla rüzgarla
hareket eden bir ordu

- sanki orman

hafıza unutkan
bir/yüz/boşluk
sessiz beyaz
iki anı arasına sıkışık

birikmiş suretler
sevmek yada sevmemek için
öncesiz ve sonrasız
kırık düş' ler
söylenmemiş sözler için…

   rengin özesmi


nefes kuşu
Aralık

başka aynalarda -mor -siyah zamansız
dans ediyor çalışkan düşler
yel çiçeği -çingene borcu
suya ''kan''
kendine ''ağ''
''iki'' asılsız düşman

bütün dünya imkansız ayrıyız

suretim
insanım
üşüyorum ömrümü


rengin özesmi

nefes kuşu
Zamanın Kumu

Geçiyor acıyı başıma yağdıran hayat
Cumbalı sokağın çalgıcıları geçiyor
Delişmen gülüşlerimden

Geçiyor hayat
En uzun gündüz
Akıyor kağıda süresiz

Dört taraf çarşı Pazar

Uz elli ne fayda
Zahmet türküsünü
Yakan bilir,
Çilesini ipliğin

Cesurmuşuz gibi ötesine bakalım

Bütün dillerde geçermiş zaman
Kumu dökülürmüş saatlere

Bir kanatlık uzaklıkmış
Ümit zamanda işkil
Veda soğukmuş
   

 rengin özesmi
nefes kuşu
Hayat 
Moskova’ da bir sabah düşünü bırak
Nazım anlatsın
Ağacın gövdesi çıplak

Yağmurlu ormanlar çoktu
Biz rüzgarda kuru yapraklar merdiveninden çıktık
İnanılmaz bir tango

Kelebeğin kanatları dağıldı

Kanatsız ihtiyar ihtimalleri unuttu
Baş başayız buz dünyasında
Yapraklar ağacı terk etmiş

Ağaçlı yol çıplak
Ayrılık acısı
Mor menekşe

Toz oldu ay dolunay
Hala cahilce ümitlerim var 


rengin özesmi
nefes kuşu
Sevda 

sana yüzüm yok-vermediler
narin bir ney sesi-pencereden anılar geçiyor
ıssızlık bulutlara inat
bozguna uğradık nasıl denir

Son Kızılderili tatanka ıyotake
comanche dilini öğret bana
gönül vurgun yemiş, soğudum
ağladım ölüme
öpmeye doyamadım nasıl denir

yağmur mavisini yitirmiş
kendince yağmak istemiş
bulutlara inat-küçültüp kalbimi sokağa
düşeceğim nasıl denir


rengin özesmi
nefes kuşu
........

ey şair Filistinli
bombalarla dövüldüğün gecede
mızraklı uyku

ağladı Filistin
söz kağıt üstünde süresiz dağıldı
kutsal kaya Kudüs'ü terk etti

Filistinli, ölü gibi ol
şair suretin kan seli aynasında
ayna sır çalıyor

savaşın ateşin külün
düş' ün şair barışın için savaşmaya yazgılı

rengin özesmi

nefes kuşu
 
 
Unut
 
Ece Ayhan senin u harfine
göz değdi
onca acı eşyaya

eşya acı biriktirdi
tortusu yapıştı kağıda acının
ağaç kökleriyle denize yürüdü

(kafası ağaçtan bir kadın yürüdü
fenerle gecenin üstüne)

ateşi yakmadı
kadın ıslak
üçgenler ve kırmızı eşyaya girdi

dördüncü rüyayı geçirdik
daha bir kaç kedi saklanacak tabloya
bir kuş karların altında yem arayacak

duvardan bir yüz sökülecek
kadın çıplak piyanonun
taburesine oturacak
kalbini sıkacak elleri

 

 rengin özesmi
nefes kuşu 
e hali
 
bizi ayıran yüksek umutsuzluk yüzünden
seninle avundu gece
ben yoktum
kimsenin yalın hali yoktu

duvardan öte olabilirliklerde
varlıksız sesler boşluklar
ağır bir gökten düştüler

gecenin kapısından sabah sağıldı
bir yarı düş

yüzüme hüzün işleyen
gündüzden geceye değişen
uzayan kabulden dönmüş
anlayamadığım bir yalnızlık duygusu
beklenmeyen bir yüzleşme

ansal ve geçici öldüm
aşağısı yok gibi


rengin özesmi

nefes kuşu
Seviş-me

İçindeki boşlukta çalıştım
Üşüdüm
Sanki bir penceren ormana açılıyor

Kadın gövdesi aynada-karnına değiyor başka bir ten ahh!
Kuş şarkı söylüyor
Suya..
Renkler ses veriyor
Benim avuçlarım kırmızı
Yüzüm beyaz

Yüzümü unuttun
Bellek bir yere sakladı
Belki bir şarkının içine

Odalar/odalar
Biraz daha ışık/koro sesleri
Çizikler…
Hayatın gidişinden kaçmanın
Dayanılmaz arzusu
Sonunda-
Karınca ip merdivende,
Tırmandı
Sözcükler
Sevgi ‘’an’’ da gezer,
Zamana dayanıyor yazı dediler
Caddeden akıyor yağmur dediler

rengin özesmi

nefes kuşu

 
 
 
 
Boşluğa Sadakat

Sarsak zayıf bir kadın/gecede/geceye düşkün/
Duygular giysiler renkler sesler/ve durumu
Düzensizliğe/Okunmamış bir kadına/
Yalnızlığın sahnesinde/Düşsellik/
Sadakat bir boşluktu/
Kaygan ve çok nemli bir gecede…

Annenin ayaklarında
Ninnilerle sallandığın
Sarhoşluk
Hatırlıyor musun

Alabildiğine mavi
Tek bir sözcük
Düzensizliğe
Okunmamış bir çocuğa…
 
  rengin özesmi
nefes kuşu
 Ağır aksak duralım

Duyamaz yıldızlar-ölülerin yüreklerini
Acılarını bitirip gittiler-cesarete duralım
Zamanın cesareti –mekanın-odaların-gecenin..
İçkinin cesareti-duralım

(Hayatı düşünüyorum- parlıyordu boşluktan
Gelip geçecek mi-tenimden-bozulacak burada
Şiirin yüzü-dalgalanır gibi boşluktan yürüyeceğim-)

(Kimsenin sıcak olmadığı-çocukluğumdan çıkacağım
Çekilmek için ipin ucuna)

Uzayın önünde saf çiçekler-günler bize dolanıyor
Fırtına kanatlı uçuyorsun-bu yaprak duramayacak
Pişmanlık başladı-duralım

(Bozulacak burada-gecenin yüzü-
Dağınık sabahlarımıza inat
Bozulacak burada-gecenin yüzü-
Şeyler dalgalanır gibi-söyler ağlar geceye-
Boşluktan yürüyeceğim-bozulacak şeyler)


Sonbahar dokunmasın yüzüne dur-pişmanlık sırtımda
Duvarda-ağırsın her yerde
Kabul denilen büyük yanılgı-yüreğim ağırlaştı-duralım

(Gelip geçecek bir yabancı-tenimden gelip geçecek
Bozulacak burada-hayatın yüzü
Yabancı boşluğu-tüketince-beni arayacak
Bozulacak burada-benim yüzüm)
 

Zaman-durma koş-
Dur-duralım
Çıkmak tasanın içinden-dumandan sevinçlerle
Durma-acılar eskiyecek-
Ellerim üşütülmüş-yakında geçecek
Dur-durma-
Yalnızlık eskiyecek

Zaman yanımdan geçecek-dur-duralım
 
 
 rengin özesmi
nefes kuşu
Merdivenler
 
koyu tenli düşlerim—erkek düşlerim---zamanı gelmedi
bulamadım karanlıkta pınarın başında—zamanı var
düş’ ün zamanı var
bulunmaz tozlarda;
bulunmaz gizlerde

açık tenli düşlerim—kadın düşlerim—duraksayıp—mırıldanan
düşlerimin yapısı—duraksayıp—mırıldanan—zamanı gelir
bulamadım karanlıkta pınarın başında—zamanı var

dinlendiğin kendin için—zamanı yok
dinlediğin kendin için—eskitmiş merdivenler –öfkeni

aradığın kendin için
bulamadığın kendin için---düşlerimin mırıldandığı zamanı getir
bulunmaz gizlerde
bulunmaz tozlarda
zamanı var

eskitsin merdivenler öfkemi
ansızın düşümde
ben dedim boynu bükük geceden sabaha çıkar beni
yazı dedi sokaktan rüzgarı getirdim
çıt kırıldı uzaklık
kızıl düş söndü
BEN GİDİYORDUM SOYUTA…

  rengin özesmi

nefes kuşu 
 
 
 
Ço-c-u-ğum

alavuşlu ağlayışlar evinde
doğdun ço-cu-ğum

gün ışığıyla ben seni yıkadım
alavuşlu ağlayışlar evinde ---ben seni yıkadım
gün ışığını verdi
deniz suyunu verdi
ben seni yıkadım

ritmik h-i-ç  o-la-ma-yan
dü-zen-le-ne-me-miş
ri-tim-ler-le doğurdum seni

(acıyla ör-tü-lü göz-le-ri  uykunun)
(ağlayış dünyanın her yerinden duyuldu)
ve sonra dünyanın her yerinden ço-c-uk-lar  da
ağ-la-yı-şa  ka-tıl-dı-lar

AĞLAYIŞ TEK
SAF
Ve BENZERSİZ ..

ağla çocuğum.
 
rengin özesmi
nefes kuşu 
Ölümle Prova
Yeşil dalma ölüme
Dönüşüme bahar gelir ihtimal
Terk edelim gölgeyi
Maskelerimizi kapılara asalım gidelim

Sır tutsun su ile karışsın ayna

Ne vazolar küllerimizi saklasın
Ne çiçekler ölümü süslesin

Söyleyin çırılçıplak kiminle gezilebilir
Hoşça kalın insanlar,leylaklar

Uğurlayan ay
Buluta girmiş; rüzgar sürülmüş
Dönmeyiz artık 


rengin özesmi
nefes kuşu
İp-lik

su yeşili sevdi
suretini gördü kadın
suya dedi ışığım ters
oyaları iğneledi kumaşa

tutuldu ipliklere
bir çizgi

bir göz
bir düş 
kırgın sürgün uzakta

tuğralar işlendi yeşil şallara
işlendi çin iğnesi
güvercinler dudak dudağa

kapandı kadın bohçaya atlas
dilleri deli boncuk

bekleyişin kendisi biz
dedi hepimiz kadın

kafasında güvercinler
kucağında kuzusu

iki kadın yaşlandılar
beş kadın yaşlandılar
on kadın yaşlandılar

rengin özesmi
nefes kuşu
Karınca
günlerden  pazar aralık
eski istasyon mahallesinden
çocukluğumun karınca izleri
hüzünle beni çağırıyor

çağırıyor beni
unutulmuş sözcükler

İstanbul çingenesi hemen gel
Paris' i mor doğurmak istiyorum
çocukluğumu da yeniden
bisikletle uğurlamak istiyorum

günlerden pazar aralık
eski istasyon mahallesinden
romalı askerler sakallı ulema
bilginler aynı kervanla yola çıkmadı

İstanbul' da Haydarpaşa tren garında değilim
pencereden bakmıyorum

günlerden pazar aralık
uçan tüy karınca
çocukluğumu unutma.

 rengin özesmi

nefes kuşu
Çizmek 
Kadın güvercinlerin evinde yaşayacak
Tren Sirkeci / Halkalı hattından geçecek
Resmin adı ''ağaçlar tretuvarlar'' olacak

Yollar raylar üst geçitler karmaşa; kaos…
Mezar taşları Mevlana'nın evinde gibi
Sarıklı başlar siyah ahtapot semah
Yaşananlar anısına duvar siyah

(Yağlıboya fırçaları vazoda duruyor
Ressam umarsızca tuale bakıyor)

Bir yer vardı Kavacık' ta
Eğreti binalarıyla tual bekleyen
Kirlenmeler yeşil kırmızı
Gül kurusu gri siyah
Ayna masmavi 


rengin özesmi
nefes kuşu
Gidelim

bu gece ne zaman biteceğini bilmediğimiz bu hayatın
yazılı ağır metinlerine gidelim
mor aklın suçlarına-pahalı ve-soluması güç havaya
konuşmayı bozan kimyasallara
yorgun bir taşın üzerine-kanatsız kollarıma
hararet hallerime gidelim
öyle deli saçması -şiirlere gidelim

bir ucundan tut
sökülsün dizeler
şiir hep yeni bir sevgili

sabahı düşünelim
gece bozulmasın
aslı bozulmasın
gelenek bozulmasın
nefes alsın acılar
şiir bozulmasın
(tı dan za' ya kadar gittiler şiir bozulmadı)

rengin özesmi
nefes kuşu
''hal''lerimiz

bir gök-bir ağrı-bin acı güneş
merhamet kadar/hem ‘hal-imiz eski..
uyandır karmaşalar saklı yüzümü
derin uykulardan uyandır
yılma,  uyandır
güz gelmeden
kaç gün kaç gece bozar bu uykuyu
zaman ağlamak zamanı değil
dalgıç olmayan su altına girmesin
ey okyanus
hangi kayanın altında
hangi balığın düş’ü saklanıyor
kör hüküm
zaman kırmızı çamurla boyandı
gözleri şişti annemin
adaletsizliğe ağlamaktan
birkaç on yıl daha
uzuuuuuuuuuuunnnnnnnn
ağlayacak adaletsizliğine dünyanın
zaman ağlamak zamanı değil


ala tüylü güvercin titredi
geceden çıktı
saf ışıklarını gönderdi güneş
keşke silkindi
keyiflendi,/alakarga ve güvercin silkindi

hem ‘hal’ eski
hem ‘hal’den bilmez dünya

hem kin etmediler
sundurma altından
gökyüzüne ‘hal’ lerini

hem ay menzilden menzile
hal’den hal’e geçerdi…

 
rengin özesmi
nefes kuşu 
 
 

Kaza 

Bu  çoktan dünyanın-birinci sahnesinde

Acının yanında
Dediler ki; kaza/çok içtik bilemedik
Ölümü kuran-geceyi tutan
İnsandan-tuzak-kaza
Acı-o- benden-çok-önce-başlamıştı
Boşluğa tahta bir çıta uzatıldı
Elbise askıları için
Çünkü içimde yanan kırk mumlar
Birer birer sönecek-ti
Süslediler ölümü-pilavlar pişirdiler
Yanan mumlardan bebekler yapılmayacaktı
Acı yalnızca hayatın dengesi
Bizi tutan kendi ellerimizdi
Çok bağırdım/neden
Kırk mumlar birer, birer
Dediler ki; kaza
Dediler ki; zamansız ölüm
Dediler ki; hayat/doğada dönme dolap
Beşincinin ikinci sahnesi
Hep yaşandığı gibi
Bu çok yorgun
İncecik çocukluğum
Acının yanında
Kaygılı zamandan
Bozguna geceye
 Açardı çocukluğundan
Geçtiği mumlar sahnesiydi
Hepsi beraber yanacakmış

Yorgun çıta yanacaktı
İncecik uzatıldı çocukluğum

Elbise bağırdı/bu askıları neden
Çekingenliğim sahneden

Çünkü dekorlarından
Birinci içimde/yalnızca acının

Kırk hayatın
Yanında mumlar dengesi
Dediler ki; bizi tutan kaza

Çok bağırdım
Neden/dediler ki;
Mumlar kaza…
 rengin özesmi
nefes kuşu

Mavi doğurdu ressam

Fırça çalan renklerin anılardan söktüğü
Tual yedi renk mavi

Gölge, 
Zamanı yok sayan sarı bir boşluk…

Gece  uyuyor ayazdayız
Sana bakıyorum başımdan aşk geçiyor

Ten kendini reddetti, koza kelebeği tanıdı-
Geçersiz zaman, karanlık ışığa son suretini düşürdü
Soluksuz ağladı çocukluk içimde

Cüceler ülkesinde emrettiler sebep sorulmadı, süresiz itaat

Sevda gökyüzüne karışmış
Figür aynadan sıkılmış
Karşı duvar dibinde narin çiçekler 
Bisiklete küsmüş çocuklar

Renklere inat mavi doğurdu ressam
Fırça çalan renklerin anılardan söktüğü
Tual yedi renk mavi…
 rengin özesmi
nefes kuşu
Ninni
ateşin aynasında
gecenin şansına
oyna çalgıcı

‘Denize düşen bir meleğin son günü’
tablosunun ressamı
son günü 
ağlamasın

uyusun da büyüsün ninni
bilyesine şansını verelim
palyaço hayata merhaba diyelim

kardeşlerimi ölümsüz kasabalarda yitirdim
dansöz gençliğim…

uyusun büyüsün de ninni
kollarımda anılar derin yıllar..
rengin özesmi
nefes kuşu
Sedef

incinin sırrı aynanın içinde 
sıkıntıyı sakladı sır tenime sedef 
içimde iç içe isimsiz kozalar

üşüyor gölgeler son yaz 
sabırsız soluyor koynumda 
narin sonbahar kırmızısı
kağıda düşüyor gölgeler
 
gecenin içinde tamtamlar…

ürperiyorum
üşütüyorum gökyüzünü 
üşüyor ağaçlar çıplak
gece üşüyor 

sarıl içime –içimden geçir ipini 

kalemim sabırsız ucunda fener 
düşleri aydınlatıyor
 
sır tenime sedef 
bilmezden geldiğim acılarımdan 
geçir ipini 

 rengin özesmi
nefes kuşu
Memed 

Söylemez gülmez idi 
Belki bir sevdanın içinde uyumuş idi 

Ergen masum ve boş yere 
Yemin etmeden günahlara 
İç suyunu döktü sağır geceye 

Başının üstünde hiç kent göğü 
Avluya taşıdılar onu 
Okşadılar önce bilmediği bir dille 
Buz gibi mermere yatırdılar 
Buz kesecek yüreği soğuyacakmış 
Gitmeden önce öteye 

Soluktu üşümüş gölgesiz…

 rengin özesmi
nefes kuşu

Dünyasız kuşlar 
ah o güvercinleri tutan ellerin
kanadı kırık aşklar vurgunu
kızıl yüzlü özgür rüzgar 
söz kağıt üstünde süresiz dağıldı 

ahmetciğim 
acıdan kaçmak için gövden 
çekilmede yavaş …

yavaş çekilmede sonsuz uykusuna
hep uzanırdın yasak olana 
kızıl canlı aceleci 
hep çocuksu 
bir tomurcuk gibi uzanırdın güneşe doğru 

güneş yasak artık 
küçük saydam bir deniz 
siyahi tanıdık bir ayraç 
seni ayırdı bu dünyadan 
kurudu masal gölümüz 
yüzünde taşıdığın hüznün 
anneme düşkünlüğün 
kıyısına usulca iliştiğin dünyanın 
sarı çiçeklerine yağmur yağıyor 

ahmetciğim 
acıdan kaçan gövden 
çekilmede sonsuz uykusuna 


rengin özesmi
nefes kuşu

Bu gece anneme

büyük bir ay 
gökyüzüne asılı yıldız 
ve eski avlu.
ilk adımı hatırlıyor musunuz? 
şimdi kim bana anlatacak söyleyiniz

yıldızları saydım 
bir tek yıldız gördüm sadece 
sanki benim nasıl olduğumu o anlayacakmış 

YILDIZLAR AŞKINA 
O BENİM İÇİN AĞLASIN 
siz benim annem artık yoksunuz
ne bu acı
ne o yıldız 
beni avutamaz 
nasıl oldu mu? 
AĞLADIM. 
kumlara karıştı gözyaşı 
ancak kalbim çığlık çığlığa 
ben kum-muşum 
anneler de yıldızlar gibi kayarmış 

yabancı kuşlar gibiyim 
ülkesine çok uzaklarda 
uçuşan 
yabancı kuşlar gibi 
kırmızı iz 
büyük bir ay 
gökyüzüne asılı bir yıldız 
ve eski avlu 
BEN KUMMUŞUM 

 
rengin özesmi
nefes kuşu


Kaza-I 

kış sabahı bir kalabalık 
caddede/bir düş 
bir ölüm 
gelir dayanır 
kapınıza dayanır 
bir araba kazasında 
kukla sürücüler 
saçlarını topladı ve gitti 
bitti-en zalim düş kendiminmiş 
anılar uyansın -uyusun uyansın 
uyuşuk düşler uyansın 
yutucu unutkan toprak uyansın 
kısır hayatlar uyansın 
deli-yim 
sağanak düşler gibi
yağmur yağsın başıma 
bana bu yağmuru ilk verişin 
ilk verişin-hangi 'an' da saklanıyorsun ANNE 
döndüğümüz gün sonu 
ne konuşabildim 
ne diriydim 
ne ölüydüm 

üç çizgi göz 
ve değnekli o deli adam 
anahtar deliğinden bana baktılar 
o boş kağıt beni bekledi 
o boş beyaz kağıda şiir düşmedi
 
bir pencere denize açıldı 
güneş denize düştü 
güneşimiz söndü kızım 
dedi BABAM 
sinirlerim bozuk konuşma 
konuş konuşma konuş 
hiç bir şeyi 
hiç bir şeye bağlama 
dondurucu sessizliğine çekil dur 
konuşma 
o kadın ANNEM 
saçlarını topladı ve gitti 
bitti.
rengin özesmi
nefes kuşu