12 Nisan 2014 Cumartesi

Boşluğa yakarış

Boşluğa yakarış

''İn'' ''Sin'' yok,
Dündeyim
Acının soğuk cehenneminde
Seni kollarımda saklamak istedim
Çocukları seven masallar yazmak istedim
Dün' e dönüş yok
Ama dün benim içimde
Unutulan ne...
Ama güneş verdiği sözden dönmüş
Bugün yağmurlu bir sabah
Pencerelerde kırmızı perdeler
Uçsuz bucaksız öncesiz ve sonrasız
Dediler...
Hayat grinin içinde yemyeşil bir ağaç
Gelmez divana
Gökyüzü mavi sığmaz deftere
Kuşlar korosu muhakkak
Az sonra gelecek
Dediler...
Rengin Özesmi

Hayat

Hayat

ölünmüş-o portakal ağacının gölgesinde
mermerden masanın üstünde yıkandı -lar
üç gözlü dev masalında şimdi tek gözlü bir çocuktum
gölgesi kırık...
Kar, amansız ölüm-o beyaz sessiz -ağlama-dünsüz yarınsız-
amansız
''hayat''
aynada bir kadeh
gidenler için
ölümsüz yalnızlığa
içelim
bu acı çok ağır
üşüyorum...
yüzümü unuttum
ama denizler ve yüksek dağlar aklımda
hatıraların içinde yaşanacak
kum saati mum saati su saati
enerjisiz çalışan bir saati bekledim
bir kuşun ağzından hep bir bilye düşüyordu
annecim neren acıyorsa beni orana koy...
Rengin Özesmi

Aliya

Aliya

Direnişsiz, uzakta, geçmişte
Bir iyiliğim şimdi ben
Çaputlu dalları, boncuklu oyunlu
Bir ağaç
Dilinden eksiktim
Güneşe bakıp yakardım
Ölüm soluksuz fısıltı
Dört yanım sensin
Aşka tutulmuş bir gece
Ama siz kendinizdiniz
Onca gizlilik varken
Aliya
Yavaş yavaş korka korka sevelim
Geç kalmadan...
Rengin Özesmi

şiir için

Şair / The Poet- Marc Chagall. 1911


Şiir için

Aynaya bakıyorSUN-Üşüyor ayna-
DEĞİŞİYOR anlam
şiir için -
kandırılmış bir zihin
-hileli bir dil-yumuşak sesli bir kadın
şizofrengi aynalarda kendimi yaralattım-dedi
('çay soğur sigara biter,mum erir'' ''Şizofrengi 13'' )
-mavi mürekkep şişesi patlasın
lacivert kan kağıda aksın
hava yağmurlu-sokak sensiz, siyah beyaz o eski fotoğrafta donuk bir yüz,
uzakta kendini yaralayan bir kadın olsun-
ey ! kendisinin sırrı -şeyleri var eden ışık-
dokumacının mekiği, tarağı
yüzünde duygusal savruluşlar
tekrarlanamayacak ol ''an'' !
Düş-' tün-Baykuş gözü-
Dilsiz tonundan-Amasız bir AN-
dilLendin
şİİR İÇİN...

Rengin Özesmi

güvercin


RESİM: NURİ İYEM


güvercin

Orada mısın
Aynada yalnızlık gölgesi
Eşyanın yalnızlığı
Kadının yalnızlığı
İsyan...
(İsyan YOK.)
dİLLENDİN TAHTAYA ÇIKTIN
bİR KAPLUMBAĞA KADAR AÇ...
Bir kan kırmızısı
Bir siyah tüy
İki ayrı yalnızlık...
Sen hayal kur
Şiire aralık bir resme bak
Çağrışımları kışkırtan bir soyut olsun
Adı konmamış bir duygu
''Dokuz yaşında''
''Memeleri bile çıkmamış kız çocuğu''
''DaNsÖz''
(BİR İHTİYAR CADI ŞİİRE GİRSİN)
Elli kuruşa boncuklar
Arzulu bakan adamlar...
(O KOCA KARININ YATACAK YERİ YOKMUŞ.)
Yarım kalmış bir örgü
Kolları kopmuş naylon bebekler
Eski eşya kokusu
Kirli insan kokusu
Hangi düğünde
Hangi kim çocuğun üstünde
Parlak elbiseler...
(Gözyaşı kapısından geçiyor çocuk)
Kimsesiz korku
Kimsesiz ağlayış
Bir marangoz rendesi çalışıyor
Tahtaya,
Kadına,
(Çocuğa)...
Çocuktan ''dansöz''e
Sözcükler şiirden sürülsün
Cevap VAR-YOK
gÖMLEK LEKELİ
Çamurdan
Çamura
Düşmüşüz
Güvercin.

Rengin Özesmi

rüyaya ihanet

rüyaya ihanet

kendi etrafında döndün kalbine doğru
bir mızrak gecenin zırhını deldi
bir sözcük kalbine saplandı
kasvet,
içinde uçamayan güvercinler
dualar rüya gördürecek dediler...
çiçekler işlenmemiş saf beyaz,
çarşaflara sardılar
öldüğün vakit çok geç çok erken
ağladılar çok geç çok erken
gülümsedin,
yüzüne baktım
aynalarda çoğalttım...
kırk ikindiler geçti
otuz iki yıl sonra hala
çok özlediğimi sen bil...
orada mısın?
düşteydim...
hangi düşü gördün?
hatırlamıyorum

rengin özesmi

kRİSTAL

kRİSTAL


Saklandığın o bakışının arkasında
Sessizlikten oluşmuş,
BİR BOŞLUK GİBİ
Kendisinden çıkamayan bir acı var
Görülemeyen...
 
Gölgelerle işleyen karakalem BİR YÜZ
Çalışılmış...
Bir yüz, benzerliği kovalayan
Kesik KESİK çizgiler yalan söylüyor
Bu sen değilsin

Mayıs, biri yürümüş geçmiş hayatından
Ocak, biri ağlayıp gitmiş,
Karlara karışmış üşümüş
Hiçbir şey yaşadın, yaşamadın bekledin
 
Gece duyguyu denize bağışladı gitti
Bildiğin duygu, hep aynı yalnızlık
Hep aynı yalanlar
 
İçinde kanayan bir yara var
Camların içine şiir birikiyor
Camlar patlayacak
 
Rengin Özesmi

yokluk

yokluk

inci kolye.
Bir kadının son arzusu-
ele avuca gelmeyen rüzgar,
özürsüz rüya...
alacalı bulacalı akıl
Koyu yalnızlık,
o boş kağıt,-ve ben- çoğul hayatlar arasından geçtik
yüzler var,
göz burun ağız yok
ama ÖLÜLER yine de gülüyorlar
Uzayacak bir gölge…
Ölüm bekleniyor…
-uzun gece söyle bana
yokluk nedir?
Kimsesizlik?
Kendinlesin...
Unutulanlar kutusuna
henüz girmemiş bir yüz
dönüşsüz bir saat
Gece yarısı
aralıkta bir çocuk
-nefessiz- umutsuz
kağıt çiçekler umutsuz-
Odadaki hava umutsuz
duygu-
acı
Acı-masız
gö-zü-pek
bem-be-yaz sıkıntı
yer ile gök arasında sallanan şiirler...
Ve sonra kapkara sessizlikten oluşmuş bir boşlukta
hep beraber göründüler
ey yunus
ey rumi
ey yar..
ORADA MISIN?
Düşteydim..
hangi düş' ü gördün?
Hatırlamıyorum..
yemin olsun ki hatırlamıyorsun!
can ve ten sarhoş
sanduka' n şiirin divanında
yokluk...
çığlıksız bir çölde
içinden geçtiğini zannettiğin zaman
yokluk nedir?
Rengin Özesmi

bir boşluk düşündün

bir boşluk düşündün
Bilmediğin vaat edilmiş bulanıklık
Harab edilmiş düşlerden kalan...
Bir boşluk düşündünrüzgar kuşu öldü
Buz gibi sözcükler söylendi dalgalara kulağında çığlıklar
Ağlamadan az önceki duygusunda, bir çocuk yüzü
Unutma annen sen uyuyana kadar yanında kalacak…
Karalar odasında kapı yok duvar çatlak
Unutuş zamanını bekleyen sarı bir boşluk
‘’Eski’’ ümitsiz bir arzunun peşinden
Kum akıyor zamanından önceye
Sanki bağışlanmamış bir çocuk
Bekleyen bir ‘’Kaza’’ kırmızısı
(O artık hiçbir kırmızı ile aynı değil)
Kapının eşiğinde rahatsız edici ‘i’ ler
Zaman dinlensin uyusun
Bir ışık sarı, -bir ayna
Eskiyi gösteren sararmış bir yaprak
Bilmediğin bir yüz göğsünde kedi taşıyan bir kadın
Unutma annen sen uyuyana kadar yanında kalacak…
Rengin Özesmi

sabaha hazırlık

sabaha hazırlık

Alaca karanlık
Rüya, beyaz sayfada mavi mürekkep lekesi
Zamanda savrulan mekansız saf duygu
Zeytin ormanı, kaz sürüsü
Masal sesleri,
Alaca karanlık, bir horoz
Bir çite tırmanıyor
Çığırıyor uyanın!
Uyanın!
Her şeyi mavi ışıltılara boğan Akdeniz güneşi
Ateş kırmızısı, güneşi örten bulut
Süzüyor kırmızıyı yaklaştırıyor
Uzaklaştırıyor acıyı...
Bütün duygular birbirine çarpıyor
Tortusu yapışıyor kağıda acının
Ressam fırçayı titreterek boyuyor horozu
Bir göz seyiriyor, dudaklar bükülüyor
Ruhun tutkuları fırçaya ulaşıyor
Fırça pür telaş...
Rengin Özesmi

düş yorumu

düş yorumu
hiç bilmiyorum dedi sardunya
keskin kokuyu soludu ölümlüler
anlamlar aynası değişti
koku Hiçbir yere gitmedi
tensel değinme hissi kaldı sanki...
o sarıya benzer bir sarı olmadı
bir daha
elmanın kışkırtıcılığı söndü
ölümlülere tek düzelik,
yavanlaşma kaldı
kahverengi eski ayakkabılar kaldı...
istediğiniz kadar korkabilirsiniz
kekeme konuşabilirsiniz
acı çekmenin yaratıcı melankolisi
söyleyebilme gücünüz
üç bin tanrısı Freud' un
müziksiz hayat ve
üstüne yastık kapatılan telefon sesleri
ve parmak izleriniz kaldı...
rengin özesmi

kağıttan acılar

kağıttan acılar
kağıt yanar,
kağıt yırtılır
başka?
suda erir...

kayıtsızlar için
acılara yabancı,
rüzgarın susmuş-içinde şahlanan atlar yorulmuş olsun
kalbim soğumuyordu...
(yorgun bir işçi gibi
üçüncü ilgiyle geçiyordu günler)
ezildiğin şiddetli koma hali-beşinci gece ''kim'' in düşü
gündüzü doğuran geceye-şiir bebek uyuyor-ah dostum ölecek mi
korkma tanrıların en eskisi gece-onu sana verecek
çocuğu doğuran anneye-gündüzü doğuran geceye-anne sol, çocuk ol
gece sol, gündüz ol-güneşten gebe kalan toprağa
toprağı dölleyen denize yalvarış...
şefkatli gözlerine bakmak için -geldim bak-kalbim kapatamıyor kapılarını
acıları yaktım kül ettim bak-geceye sarıldım-kırların yalnızlığından sıkıldım
hece hece hatırladım-bağışlanmış unutulmuş gibiyim
ateşi sönen geceye-bana raslayan acılara...uzun uzun susabilen yüzüne
şefkatli gözlerine...-

Rengin Özesmi