14 Şubat 2013 Perşembe


Geceye

Geceye
Resim-Şafak Eyüboğlu

Ey gece

Darmadağın ettiğin suretimi
Hasret çeken duvara as
Eteğimden dökülen kan geceye aksın

Kendine acılar örersin
Bir kadının deniz düşlerinden
Mahirse hüznün

Bu sonuncu soğuk mevsimin
Rüzgar dargın
Bakış gizli
Mavi uykusuz

Derininden tesellisiz siyah
Hür değil
Sökül gece.


Rengin Özesmi

İşkil

İşkil
Resim-Şafak Eyüboğlu

Dalganın merdiveninden kaydı kadın
Ey gecenin yalnız gezginleri
Yaşadık esirgendik susacağız

Eskimiş bu yerler bu döngü bahanesiz
Suyu duyguyu dönüp duran kağıdı
Duvara tuttur
Duvara karışsın kadın

Kapıda bir çocuk kalır
Zamana tutunur…

Yangınlı işkilli bir gece
Taş’ a yakut’ a senin boynuna
Gecenin yüzüne saçların…

Yeniyi eskiyi boynuna astıran
Zamanı aldatan yeminler edeceğiz…
Buzdan aynayı kızıla boya
Kan..

Kimseler görmesin dalgın zamanı gecenin
Kan…
Kendini gecenin içine sakla
Kendini dalganın içine sakla
Kendini bahtının içine sakla
Kan…


Rengin Özesmi

Kimsesiz nefes

Kimsesiz nefes
Resim-Şafak Eyüboğlu

Kimsesiz nefes

Çekimsiz akşamlarda deliren ümitsiz kalem
O biçimsiz duman

Bakır sinilerde dağıtılan gece düşlerinden

Üşümüş bir beyaz leke ölümsüz cümlede
Yüzün hayal zaman

Derin sular içinde çamurlu bir yorgunluk
Sesin ölüler aleminde bir sığıntı

Boş gözlerle baktığın kağıtta kızıl kıyamet

İllaki kum gözlerine sürgün

Ölüm sadece bir nefeslik uzaklık
Başka’ da kaybolmak
Döndün kimsesizlik boşluğuna…

Rengin Özesmi

6 Şubat 2013 Çarşamba


pişman

bir eylül fotoğrafında unutulsaydık keşke
yüzyüze gelemedik, raslantı pişman
bir esmer isteksiz içimizde yaşlandı
o bilge çocuğun kol düğmelerine ağladık
zaman sırdaş ağaçların mor açmış çiçekleriyle
eylül ateşiyle dağladı bizi
öfke haritası yırtıldı kül avunmadı...

rengin özesmi

Aynasız

“Beni bana gösterecek aynamdı, almışlar…” (Behçet Necatigil, Nilüfer)

Ayna bana yalnız bir yüz göster…
Küle dokunuyorsun sonra denize
Dile düşmüş, kalemsiz gidiyorsun

Boşluğun asılıyor boynuma
Arkanda sakin üzülmemiş bir gece
Ah! diye söylenen ölümlerle,
Kandırılmış bir zihin
Hileli bir dil

Uzuyor bir gölge,

Dökülüyor yazıya
O son saatlerde dizdiğimiz boncuklar boynumda,

Yumuşak sesli bir kadın
Usul ses müzik gibi konuşuyor
Yüzeysel donuk uykusuz
Durup dinlenmeksizin sınırsız sonu gelmez bir konuşma

Yalnızlık her şeyin yerine geçer

Kenar süsü masal
‘’Nilüfer sırma saçlarını uzatıver’’

Rengin Özesmi

Çapraz sorular

On ikinci dünden vakitsiz acılar
Zehirli gömlek, nefsini tutan sofu,
Avuntusuz bir gece, ölüme yatmış bir sokak

Bir satır yazı, bir ıslık sesi
Kafamın içinde geçmiş, on ikinci dün…

Her şeyi büyüten akıl
Hiçbir şey olmak istemeyen bir eşya
(Dünyanın tüm hayalleri yetmez o eşyaya)

Tütüncü ve o biçimsiz eşya…

Zayıf ve yorgun bir yüz geldi
Esmedi rüzgar, dağılmadı kasvet, ölünmüş…

Kalanlar birbirimizi sevebiliriz dediler
On ikinci dünden serzeniş, zehirli gömlek bir de ben…

Ölü,
Sessiz ve sebepsiz bir yalnızlık
Ölüme yatmış bir sokak

Acıdan acıya, ölümden ölüme düşen ben
Kendi karanlık gecesine düşen bir acı…

Hiç öğrenememiş ve hiçbir şey öğretilememiş bir çocuğa
(Hiçbir şey değil)

Bu çapraz sorular
Güvensiz muhtaç günler kaldı

Rengin Özesmi