29 Mayıs 2013 Çarşamba

Unutma Kutusu

-Unutmalar kutusuna girmemişiz gibi
çıplağım camdan kalbinde-Görünenin derinliği olmaz mı

Kör sağır dilsiz öfkesiz tekinsiz yollardayım-Gece ve gündüz gibi başkayım
Öfkesizim ıslak taşlara basıyorum-Sımsıcak kulağıma çarpan
Sesinle gel, geçmişten geçmiş gibi -Şehirden artmış gibi yapalım

Eskimiş zannettiğim bir arzuya yakalanmış sancılı

Yangın gecelerinden korkuyorum yeniden

rengin özesmi






Kaatı sanatçısı Haluk Kürkçüoğlu


ciğergah yarası

Sefere çıktım şiirlerle
Omuzumda geçmişin yükleri de olsun diyordum

(Ayrılık hep daha ağırdı belki, geçen acı günlerimden)

yola düştüğüm zihinsel o görünmez anda
ne oldu acaba zihnimde
Bir saman alevi gibi ışık çakması, 
nereye götürüyordu beni?
                                                                                                      Haluk KÜRKÇÜOĞLU Ebru ve Kaatı 

Yüreğimde yaralarla şiirlere gidiyordum belki
Ve yine dönüyordum hep aynı yere…

her gece sesleniyorum şşşt.. ey şiir! Nerdesin?
karanlık yollarda mı?

Sezgide gizli anlarda mı?

rengin özesmi







yuvarlanmak

Amansız kardeşim
düşlerimi de aldın gittin sanki

kıvrak zekanla beni hep yağmaladın,
Yine mi geldin düşüme yoksa?
Gerçi aramızda hep deniz var annem var mehmedimiz var

ve sonsuz dalgalar vardı

 Kırlardaydık yine benimleydin
ve aydınlık seviniyordu bizi görünce
geniş kahkahalarımıza bu günü bağışlamak için

bu perişanlıktan daha güzel.


rengin özesmi


                                          kaatı, ebru : haluk kürkçüoğlu




sus pus

yanından geçtikleri zaman-
bir yaşam çizgisi gibi göründü kadına
mavi pullar kadının üstünde-özgürlüğünü engelliyor 
daha uzun daha gölgeli bir öğleden sonra olamazdı 
o suspus  oluyor-
kadın uykuya geçiyor

Sen kırmızı ben yeşil sulardayız                                        kaatı :  haluk kürkçüoğlu
anne kokusu o eski evde kaldı
bu yeşil yaşlandıkça anlatılanları unuttukça

ve unutulmuş öyküleri hatırlamadıkça

biraz daha zaman...

rengin özesmi
                                ha                   hhaluk kürkçüoğlu
rüyada
Uyku geldi bir kedi gibi sokuldu koynuma-gözlerimde kum 
bulutlu bir zihin-acelesiz karaltılar gördüm-rüzgarsız bir yolda yürüdüm
çığlıksız- dalgasız- dönüyordum kayaların üzerinden yürüyerek
suratım sakindi-balıklar zıplıyordu suyun içinde-ağaçların gölgeliğinde insanlar uyuyordu-denizle gökyüzü arasındaki uyum yok oldu birden -balıkları gökyüzünde gördüm okyanus başımın üstündeydi.
rengin özesmi
sallak...

şiirciyi bekledim - bir sürü sallanan sandalye var içimde
çıldırmış - (ağaçtan yapılmış sandalyeler
orman ağlıyordu- bir vitrinde)

 rengin özesmi
acayibine...

sıkıcı değilim-bu akşam, yorgunum-uykuya daldım
bir ses, duymadım-bilmiyorum-şiir tasviri ile uğraşıyordum
(kuşkusuz  bir kalem ve bir kağıt-beyaz sayfa- bir ağaç gölgesi)
bir dalga, - bir müzik aleti,
bazen bir delinin çizimleri gibiyim--
bazı günler ölü bir yaprak gibiyim
içimde bir kadın uyandı-bir pencere açıldı- basit yerimi gördüm.

 rengin özesmi

21 Mayıs 2013 Salı


YALNIZ YAŞAYANLAR DÜNYASINDA

sanki her şey görüntüydü-yalnız kalışlar dünyasında hiçbir şey çoğalamazdı
böylece yavaşlamanın ve yavaşlatmanın ustası bir kadın o geceye adını koyardı-

kar-sessiz ağlama-ağaçların üstünde kan-sessiz beyaz kar’ ın üstünde-bu eller senin ellerin

uzun ışıksız kış akşamlarından birinde-rüzgarın gecesinde
ne güzel-benzeyebiliyorduk birbirimize

bugün o geceden hayır gelmez artık 
aramızda hiçbir uzaklık yok-
dünyada-çok geç kalınmış bir saat…

rengin özesmi