19 Kasım 2012 Pazartesi


Kesik kesik

Emine!
Emine!
Kurukafa çağırıyor
Emine ses vermiyor

Bir bahçe çiçeğiydin
Acı bir şaşkınlıktın
Gücenikliktin

Aklında o soğuk gece
soğuk duygular
Sonuçsuz ilk verişin-sevişin

Hava keskin yol uzun kulağında sesim
Çekiliyor toprak ağlamış

Doğumlar, ölümler tedirgin uykulardan
Gizlendin boğdun duygularını
Basit yerini gördün
Bir pencere açıldı
-yanlış  şeyler için-

Gölgeler rüzgarla değişiyor
Su siyah durgun
çocuk dalgın

Akşam geceye kavuşuyor
Soluyor yavaşça siliniyor emine

Emine seviyor kurukafayı.

Rengin Özesmi




İpli kukla

Beni mahveden rüzgar,
Çan sesleri tozlu ağaçlar...

Aklım kırık dökük
unutmuş kırlangıçları

UZAKTA Martı çığlıkları,
Bağıranlar  ağlayanlar YOK

Mahpushane de saray düşlenmez-
İçim döne döne tırmanıyor dağlara
Ki ölü dağın çürük dişli ağzıdır, tüküremez-
Kişi burada -
Dikilemez, oturamaz, yatamaz-
sessizlik sevmez-

Üstelik sessizlik de yok-
Sen gök gürlemesisin
Yağmursuz,-  çile  dağı-
       
Bir gölge olsa- hep yanımda yürüyen?-kim-
Anaların yaktığı ağıtı duyuyor musun

Sonsuz ovalarda,-
Ufuk çizgisi ve ben yapayalnız…

 Rengin Özesmi



Düşe kalka

Kaç saat kaldı ölüme
Bir yalnız sokağın elinden tutup geldim
Sana biraz yalnızlık getirdim

Uzun kollu bir gece yarısıydın
uyandın uyandın yeniden doğurdun kendini
mavi mürekkeple yazmayın şiir üşüyor dedin

koruyup kolladığın kimdi
anne off annecim
bir istiridye inciyi saklıyor hala
içimde küçük güvercinler büyüyor anne

öfkeli karıncalar arapça yazının içinde geziniyorlar
bir karınca duası
defterlerin arasında kurutulmuş bir kelebek ölüsü acı

(bir kelebek ölüsüydü
belki hatırladığın)

memelerinden mor sütünden içtim
annecim seni kollarımda saklamak istedim
senden uyanmak istemedim
(unuttuğun çocuğun içinde ağlıyor olabilir-
terk ettiğin şiirler seni arıyor olabilir-)

sayılarla işgal edilmiş bir imkansızdır senin ömrün…

rengin özesmi


Unutulmuş mektuplar

(''artık başka bir şehirdeydim, sokaklarda saksafon ve banço çalıyordu''  Enis Batur)

Ayrılık..
Başka nasıl anlatılabilir
Bilmiyorum…

günlerden salı aylardan mayıs
Sokaklara güneş yağıyor-
Sen yoksun KIRIK kalbim

Yeri değiştirilemeyen siz de
bana benzersiniz-
anahtarı kaybolmuş bir odanın kapısındayım

Annem yok koyu kırmızı keder
ve çocukluğum YAN YANA

Unutulmuş mektuplar-
rüzgar…

acının kenarında köşesinde akşamın
bir tablonun arkasında
başka bir yol
bırak..

ANNEME beyaz atlar gerek
ben içki- yosun,
bir tekne biraz kar,
Biraz beyaz istiyorum.

Rengin Özesmi



İşkil

Dalganın merdiveninden kaydı kadın…

Ey gecenin yalnız gezginleri
Yaşadık esirgendik susacağız

Eskimiş bu yerler bu döngü bahanesiz

SANA duygunu göstereceğim
Dönüp duran kağıdı
Duvara tuttur
Duvara karışsın kadın

Kapıda bir çocuk kalır
Zamana tutunur…

Yangınlı işkilli bir gece
Taş’ a yakut’ a senin boynuna
Gecenin  yüzüne saçların…

Yeniyi eskiyi boynuna astıran
Zamanı aldatan yeminler edeceğiz…
Buzdan aynayı kızıla boya
Kan..
Kimseler görmesin dalgın zamanı gecenin
Kan…
 
Kendini gecenin içine sakla
Kendini dalganın içine sakla
Kendini bahtının içine sakla
Kan…

Rengin Özesmi


Geceye

Ey gece
Darmadağın ettiğin suretimi
Hasret çeken duvara as

Eteğimden dökülen kan geceye aksın

Kendine acılar örersin
Bir kadının deniz düşlerinden
Mahirse hüznün

Bu sonuncu soğuk mevsimin
Rüzgar dargın
Bakış gizli
Mavi uykusuz

Derininden tesellisiz siyah
Hür değil
Sökül gece

Rengin Özesmi



Kimsesiz nefes

Çekimsiz akşamlarda deliren ümitsiz kalem
O biçimsiz duman
Bakır sinilerde dağıtılan gece düşlerinden

Üşümüş bir beyaz leke ölümsüz cümlede
Yüzün hayal zaman

Şiir derin sularda çamurlu yorgunluk
Sesin ölüler aleminde bir sığıntı

Boş gözlerle baktığın kağıtta kızıl kıyamet
İllaki kum gözlerine sürgün

Ölüm sadece bir nefeslik uzaklık
Başka’ da kaybolmak

Döndün kimsesizlik boşluğuna…

Rengin Özesmi