Sirenlerin ezgilerini herkes merak eder
de unutulmuş kitapların fısıltısını kimse duymaz. Oysa bugün yalnızca fısıltısı
duyulan o kitaplar, o kitapların yazarları, şairleri bir zamanlar en yüksek
sesleriyle konuşur, seslerini dünyanın dört bir yanına ulaştırırlardı.
Zamanın acımasız eleğinden yalnızca
unutulması olağan olan ; bir zamanlar çok sevilmiş, okunmuş ama sonradan
unutulmuş yazar-lar, şairler, onların
yazdığı kitaplar düşmez. Onların durumu bizi çok şaşırtmaz.Çünkü moda rüzgarı
çok sürmez,bir süre sonra diner.Ama
unutulmayı,
anlattıkları, dile getirdikleri, düşündürttükleri nedeniyle
hak etmeyen
yazarlar vardır, şairler, kitaplar vardır. Onlar bugün de
okuyucularının
iç dünyalarına, düşünce dünyalarına çok şey katabilir-
ler.
Okunurken modadan çok anlattıkları nedeniyle önemsenmişlerdir,
elden
ele dolaşmışlardır,birçok kez yeniden basılmışlardır.
Gün gelmiş unutulmuş,
unutturulmuşlardır!
Yıllar sonra dirilircesine yeniden
gündeme giren yazarlar,şairler
de
olmuştur. İlk baskıları sahaflarda bile zor bulunan kitaplar, gün gelmiş baskı üstüne baskı yapmıştır. Üzerlerine
sayısız eleştiri yazıları yazılmış, araştırmalar yapılmıştır. ( Nazım Hikmet,
Sabahattin Ali, Oğuz Atay, Ahmet Hamdi Tanpınar…)
Bir de kütüphanelerin hiç okunmayan
kitapları arasında yer alan,
sahafların
bile kimi zaman önemsemediği, en ucuza sattıkların kitapla- rın arasına
attıkları, orada da satılmayınca sokak sergilerine düşen kitaplar vardır.
Okunmaktan değil, atılmaktan yıpranmışlardır.Kapakla
rındaki
izler, lekeler yaşadıkları serüvenleri anlatır. İşte duymamız gereken kederli
fısıltılar bu kitaplardan gelir. Günün birinde, umulma-
dık
bir anda değer kazanabilirler. Belki unutulmuşluktan kurtulurlar
ama
bu kederlerini yok etmez!
Uzak tarihlerden başlayarak bilinmeyen ya da unutulmuş, tozlu
kitapların,dergilerin,
defterlerin…sesini duyan araştırmacılar olmuş-
tur.
Onlar bu fısıltıların izini sürmüş, gün ışığına çıkarmışlardır bu gün
okuduğumuz
nice kitabı.Kitapların yazarlarını ,romancıları ve şairleri bizlere
tanıtmışlardır.
Belki de en acısı yazarının, şairinin
reddettiği kitaplardır!
Yaratırken çektikleri sıkıntıların
acısını o şiirleri, öyküleri,
romanları unutarak çıkarırlar.
Kendilerinden daha çok
tanınan
kitapları sanki kıskanırlar ya da küçümserler. Unutturmak isterler (Elif Şafak-Kem Gözlere Anadolu). Piyasadan
toplayıp yok etmek isterler…(Edip Cansever-İkindi Üstü)
Yaratıcısını, yazarını ve şairini
unutturmuş güçlü kitaplar da vardır. Bir anlamda onlar da yaratıcılarına
haksızlık etmiş sayılırlar.
Don Quijote Cervantes’i, Robinson Crusoe Daniel
Defoe’yu …unut-
turmuştur.
Bizim edebiyatımızda da Aşk-ı Memnu’yu -dizilerin etkisiyle- bilenler Halit Ziya Uşaklıgil’i genellikle
bilmezler.
Şairlerinin unutmak istediği şiirlere
örnek olarak Ahmet Muhip
Dıranas’ın
“Fahriye Abla”sını, Edip Cansever’in “Masa da Masaymış Ha” şiirini verebiliriz.
Şairini unutturan şiirlere bizim edebiyatımızda da, dünya edebi-
yatında
da rastlayabiliriz.
Klasik sayılan romanlar, öyküler,
şiirler bu değerlendirmelerin
dışındadır.
Onlar yüzyıllardır dünyanın farklı yerlerinde her yaştan
okura
seslendikleri, yeniden yeniden okundukları için unutulmazlar.
Unutulsalar
bile bu geçicidir.Onların durumu, çamura düşse de parıl-
dayan
altın gibi olmalarıdır.
Kütüphanelerde, kitabevlerinde,
sahaflarda, sokak sergilerinde
kitap
seçerken moda ve reklamın etkisiyle
bağıran, çok satmasına gü-
venen
kitapların yerine, özüne güvenmenin alçak gönüllülüğüyle kenarda duran, göze
çarpayan, fısıltıyla varlıklarını belli eden kitapları seçmeliyiz ! O kitaplar bize unutulmanın da haksızlık olabileceğini,
hatırlamanın
da kimi zaman hatırlanandan çok hatırlayanı mutlu ettiği-
ni
öğretirler!
Mustafa Başarslan
Üsküdar,
Nisan 2014
KİM
DUYAR UNUTULMUŞ KİTAPLARIN KEDERLİ FISILTISINI,
Papirüs/ İki aylık
edebiyat seçkisi/Yıl 4 Kitap 12-Mayıs-Haziran 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder