21 Temmuz 2015 Salı

Yalnızlar



gül yapraklarının küllenmesi gibi
-eski bir yalnızdan öğrendiğim-

o ''yalnız güz'' geldi-
şarkı gibi,
sanki hicaz gibi-


bir ''an '' sanki akışsız-

bir yeni gelinin kolunundaki
bileziklerin şıkırtısı gibi
hüzünlü

müziğin akışına hiç uymayan def sesi gibi
kapılmayı önlüyor
kesiyor durduruyor

Eski bir yalnızdan öğrendiğim
(Kendime söyleyemediğim)
o ''yalnız güz'' herkese gelecekmiş

kendi sesimi tanımıyordum
çok sıkılıyordum
sen sesime düşüyordun

bir gündüzden bin gece geçti

o ''yalnız yüz'' geldi
bin gece daha geçti bir gündüzden


(annem hep kederli...,(sanki erken gideceğini sezerdi)

bir gündüzden bin gece geçti
hala gelmedin...

bir kara şiir gibi aklımda yalnızsın
sen sesime düşsen, ben çok sıkılsam
sesimi tanıyamasam...


yeniden eskiye düşsek, bilmiyorsun
bin yalnız gece geçti, bir gündüzden

yalnızların aynasında
yalnızdan daha yalnız bir yüz taşıyorum...

Eski bir yalnızdan öğrendiğim
Kendime söylemediğim

aklımda bir kara şiir gibi yalnızsın...

sen sesime düşsen, ben çok sıkılsam
sesimi tanıyamasam...

eski yalnızların 'ah' ları
yeni yalnızların 'ah' ları
hiç benzemezlermiş

eski resimlerde bir yalnız gördüm


rengin özesmi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder