6 Şubat 2014 Perşembe

James Wainwright fotoğraflarından gelen esinle...

Yağmurun aynasında bir ağaç-TEK BAŞINA-Ağaç yer gök yağmur
Bir siyah kedi gölgesi, merdivenler...
Simsiyah bir gece, simsiyah bir rüzgara kapılmış gidiyor
Bir siyah pencere, kırmızı perdeler
Camlardan görünen gökyüzü mavi...
Tablonun dışına çıkmak isteyen bir at
Dörtnala uçuyor annemin mezarının üstünden
Gece sırılsıklam, gece yağmurla ağlıyor şimdi
Soğuk havayı içine çekiyor sokak
Suyun içinde pirinç tarlaları bir yeldeğirmeni
Yağmurda bir karaltıyım...
Rengin Özesmi

KENT'İN YALNIZLIĞI

Ey kent! çıkart yalnızlığı bedeninden
İnsanların aralarındaki boşlukları dolduralım

sayıklama1

Rüzgar, bulutlar, yağmur ve bütün bunlarla birlikte
çıplak bembeyaz ölüm geldi seni aldı

Balıklar sıçrayan bir nehirde yıkayın beni
Yemyeşil bir ova bekliyor
Bakın bana gülüyor
Ölüleri serbest bırakın demişsin...

sayıklama2

kuklalarla anlat bana ölümü
önce kaşık kukla anlatsın
artık yemek yemeyecek desin

el kuklası elleri kalkmayacak
oynamayacak desin

ipli kukla ben onu iplerle oynatacağım desin...


sayıklama3

sinirli bir göz seyridi
dudak titredi

yüzüne direndiler...


Rengin Özesmi


18 Eylül 2013 Çarşamba

Boşluğa yakarış

''İn'' ''Sin'' yok,
Dündeyim
Acının soğuk cehenneminde
Seni kollarımda saklamak istedim
Çocukları seven masallar yazmak istedim
Dün' e dönüş yok
Ama dün benim içimde
Unutulan ne...
Ama güneş verdiği sözden dönmüş
Bugün yağmurlu bir sabah
Pencerelerde kırmızı perdeler
Uçsuz bucaksız öncesiz ve sonrasız
Dediler...
Hayat grinin içinde yemyeşil bir ağaç
Gelmez divana
Gökyüzü mavi sığmaz deftere
Kuşlar korosu muhakkak
Az sonra gelecek
Dediler...
Rengin Özesmi

Çocukluğum geri gel

masal gibi bir ev
yastıklar, basma perdeler
tahta kutular , bakır siniler
çocukluğum...
(ümitsiz özlem,üstüne şiddetli acı)
güzelleşiyor zaman burada
sözcükler yok
bedenler konuşuyor, deviniyor
geziniyor...
şimdi de oturup çakıl taşları üzerine
bir şiir çağırıyorduk
avuçlarımız ısınıyor yalnızlık yıkanıyordu
bembeyaz sırla kaplı bir günde
dünden habersiz bir çocuk seviniyordu
harıl harıl heyecanlı
beceriksiz hem de sakar
dilden öte bir çocuk seviniyordu...
Rengin Özesmi



8 Ağustos 2013 Perşembe

bİR KUM TANESİ

Eskiden yansıyan sanki bağışlanmamış
Hayal zaman şimdiyle ilişkisiz
Yağmurlu selli bir gece
Necatigil' le ve en çok Nilüfer'le
Ayna ve anlam birbirine girdi
Sıkıntı saate baktı
Suyun içi ne karanlık
Ağır uzak insansız bir boşluk
Zehirli teselli ateşsiz aynada düş
Dokunma ihtimalsiz ikinci dün
Örtündüler kuşkuyla
Kadının göğsünde çıplak mavi
Avazsız yaraya kurşun
Eskiden yansıyan sanki bağışlanmamış
Hayal zaman yağmurlu selli bir gece
Anı rüzgarı esiyor
Geçmiş rüyanın içinde
Hayalperest bir kadın
Bir kum tanesi...

Rengin Özesmi



2 Ağustos 2013 Cuma

İkinci dün

Gayretsiz bir arzu
Kendinin dışına çıkmak istemeyen bir adam
Masalın son kapısında bir kadın
Adamla kadın arasında kırk yıl yol

Siyah beyaz bir Van Gogh avazsız ağlıyor
Boşluğuna yalnızlığın

Hiçbir geçmişte kalamayan bir çocuk
Bebeği kumdan çıkarıyor
Oyunla çocuk arasında kırkbin yıl yol

Öfkesiz bir hayat
Gece ve gündüz gibi

Kendiliğinden güzel
Bir kedi atlayışı
Hissedebileceğiniz şeylerden...

Rengin Özesmi

6 Temmuz 2013 Cumartesi

Kopuş


Işıksız bir geceye, arkası beyaz, sırlanmış bir ayna saklandı
Herşey yerliyerindeydi, kaymamıştı hiçbir örtü,
Yerinden kaçmamıştı hiçbir eşya

Bir ‘’an’’, bir şarap kadehi, belleğinde türlü türlü acı anı
Bellek bilmiyor nasıl unutacağını

Denizin kumundan, kumun tuzundan ayrıldığı
Aç gözlü uykuda bir kapı kolu kapısından koptu
Boşlukta sonsuz sayıda başka kapılar açıyor şiire

Rengin Özesmi